Cheyenne Toss*

19 Mart 2024

AB-Türkiye Mutabakatı, Alman medyasında kapsamlı bir şekilde ele alınan ve değerlendirilen oldukça tartışmalı bir konudur. Siyasi yelpazedeki görüş ayrılıkları dikkat çekicidir. AB-Türkiye Mutabakatının nasıl sunulduğunu ve bundan nasıl sonuçlar çıkarıldığını anlamak için Almanya'daki sağ, merkez ve sol medya kuruluşlarının haberlerini karşılaştırdığımız bu blog yazısında, farklı siyasi perspektiflerden yapılan haberleri inceleyerek hangi argümanların ve bakış açılarının öne çıktığını göstermeye çalıştık.


Sağcı medya için COMPACT (https://www.compact-online.de/) ve Junge Freiheit'ı (https://jungefreiheit.de/) inceledik. 2010 yılında kurulan COMPACT kendisini Almanya'nın en geniş erişimli muhalif medyası, vatansever ve liberal ancak herhangi bir partiye bağlı olmayan bir yayın organı olarak tanımlamaktadır. 1986'da kurulan Junge Freiheit ise siyasi olarak muhafazakâr, sağcı ve milliyetçi olup Almanya'daki sağcı popülizmin ideolojik ürünü olarak tanımlanmaktadır. Her ikisi de AB-Türkiye anlaşmasını eleştirmektedir. Bu eleştirilerin merkezinde anlaşmanın istenen sonuçları elde edemediği ve tam tersi bir etkiye yol açtığı inancı yer almaktadır. COMPACT 'ta Şubat 2020'de yayınlanan "Erdoğan: Kapıları Açtık –İkinci Bir 2015 mi Geliyor?" başlıklı makalede, vatansever muhalefetin Ankara ile yapılan anlaşmaya karşı ne kadar sık uyarıda bulunduğu belirtilmiştir. Yunanistan sınırında yaşanan olayların büyük şehirlerde huzursuzluğun artmasına ve şiddetli çatışmalara yol açtığını belirten muhalifler, anlaşmayı göç meselesini daha da kötüleştirecek büyük bir başarısızlık olarak görmektedir. AFD'nin (Alternative für Deutschland) parlamento grup başkanı Alice Weidel, anlaşmayı "doğuştan gelen bir kusur" ve başından beri bir şantaj aracı olarak tanımlamıştır. COMPACT, özellikle Şubat 2020 Edirne krizinin zirve yaptığı dönemde mülteci sayısının 2015 yılını geçebileceğini öne sürmüş; Erdoğan'ın artık kimsenin sınırı geçmesine engel olmayacağı yönündeki açıklamasını olası bir göçmen akınının kanıtı olarak göstermiştir. Makalede Türkiye'nin AB'den aldığı mali destek de eleştirilmiş ve AB'nin milyarlarca avroluk ödemelerine rağmen Avrupa'ya düzensiz (makalede yasadışı olarak anılmaktadır) göçmen akınının arttığı ve Türkiye'nin anlaşmanın şartlarını ihlal ederek belgesiz göçmenlerin geri dönüşünü engellediği iddia edilmektedir. Makalede ayrıca mülteciler arasında teröristlerin de olabileceği uyarısında bulunulmuştur.

Sağcı medya ayrıca Angela Merkel'i anlaşmayı müzakere eden kişi olarak vurgulamaktadır. Junge Freiheit gazetesinin 2023 tarihli sayısında yer alan "Merkel'in Türkiye Anlaşması Daha Fazla Göçmen Yaratıyor" başlıklı bir makale, bir zamanlar anlaşma için kutlanan Merkel'in şimdi on milyar avroya mal olan ve Türkiye'nin neredeyse hiçbir yasadışı göçmeni geri almamasıyla sonuçlanan bir anlaşmayı izlediğini öne süren manşetlerle atmıştır. Makale anlaşmayı "boş bir hayal" olarak tanımlamış ve Merkel ile Erdoğan'ı mülteci akışının devam etmesine izin vermekle suçlamıştır. Çünkü Türkiye göçmenlerin gitmesine izin vermekte ve bu da mülteci sayısında azalma yerine artışa neden olmaktadır.

ZDF heute(https://www.zdf.de/) ve Die Zeit (https://www.zeit.de) gibi daha ılımlı siyasi kaynaklarda yayınlanan makaleler anlaşmanın gelişimi hakkında nispeten tarafsız bilgiler sağlamaktadır. 1963'ten bu yana bir kamu televizyon kanalı olan ZDF heute, çeşitli içerikler sunarak tarafsız ve bağımsız bir şekilde haber yapma misyonuna sahiptir. 1946'da kurulan ve tanınmış bir ulusal haftalık gazete olan Die Zeit ise liberal-muhafazakar bir duruş sergilemekte ve güncel konularda dengeli habercilik yapmaya çalışmaktadır. Her ikisi de anlaşmanın farklı yönlerini vurgulamaktadır. Örneğin Die Zeit 2022 yılında Yunanistan'daki olaylarla ilgili olarak "Giysisiz - Haksız" başlıklı bir makale yayınlamış ve konuyla ilgili yanlış bilgilendirme ve manipülasyona dikkat çekmiştir. Haberde zamanın Yunanistan Göç Bakanının çıplak göçmenlerin fotoğrafını göstermesi ve ardından Türkiye'ye yönelik suçlamalarına yer verilmiştir. Erdoğan buna, BM Genel Kurulu'nda Yunan sahil güvenliğinin "hukuksuz ve yüzsüz geri itmelerini" Ege'yi bir "mülteci mezarlığına" çevirmekle suçlayan görüntülerle yanıt vermiştir. Olay, Frontex'in de dahil olduğu bir bilgi savaşının parçası olarak yansıtılmıştır. Merkez medya, anlaşmanın karmaşıklığına ve çok sayıda zorluğa dikkat çekerek, hem mültecilerin insani ihtiyaçlarını hem de ilgili tarafların yasal yükümlülüklerini dikkate alan koordineli ve kapsamlı bir yaklaşıma duyulan ihtiyacın altını çizmektedir.

ZDF heute'nin Şubat 2024 tarihli sayısında yer alan "Türkiye: Suriyelilere Karşı Ruh Hali Neden Değişiyor?" başlıklı makalede ise, Türkiye'de Suriyeli mültecilere yönelik artan gerilim farklı bir perspektiften ele alınmaktadır. Makalede Erdoğan'ın mültecilerin geri dönüşünü kolaylaştırmak için Suriye'de konut inşa etme planları ele alınmıştır. Makale ayrıca siyasi muhalefet liderlerinin görüşlerine de yer vermiş, muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun "En geç iki yıl içinde bütün Suriyeli kardeşlerimizi davulla zurnayla Suriye'ye geri göndereceğiz, hiçbir engel tanımayacağız" sözleri ve eski İçişleri Bakanı Meral Akşener'in Türkiye'yi "Avrupalıların çöplüğü" olarak tanımladığı aktarılmıştır. Makaleye göre bu ifadeler Suriyelilerin korkularını arttırarak, Suriye'de devam eden belirsizlik ortamında Avrupa'ya geçme isteklerini arttırmaktadır.

Sol medya ise oldukça farklı bir duruş sergilemektedir. Başlangıçta 1948'de Almanya Sosyalist Birlik Partisi'nin merkezi organı olarak yayınlanan ve 1990'daki yeniden birleşmeden sonra özelleştirilen nd (Neues Deutschland) (https://www.nd-aktuell.de/) portalı gibi yayın organları, bugün sol gazetecilik için bir platform görevi gören ve sol pozisyon ve görüşlerin bir yelpazesini yansıtan bağımsız bir gazete olarak durmaktadır. Benzer şekilde Sol Parti'nin haber sitesi de (https://www.die-linke.de/partei/) sol, sosyalist ve kısmen komünist bir bakış açısını benimsemektedir. Her ikisi de AB-Türkiye anlaşmasını eleştirmektedir, ancak sağcı medyanın aksine, eleştirileri esas olarak AB'ye yöneliktir. nd tarafından yayınlanan "Her şey plana göre" başlıklı makalede, AB'nin Türkiye'nin iç politikasına ilişkin endişelerini dile getirmesine rağmen, ekonomik işbirliğini teşvik etmek ve mali destek sağlamak için önemli tavizler verdiği argümanı sunulmaktadır. Solun eleştirileri, AB'nin dışsallaştırma politikalarına ve Türkiye ile işbirlikçi tutumuna odaklanmış ve Birliği, AB-Türkiye Mutabakatı gibi insanlık dışı anlaşmalara girdiği veya girmiş olduğu için kınamıştır. Frontex'in yasadışı geri itmelerini, denizde kurtarmanın suç sayılmasını ve mülteci barınaklarındaki feci insani koşulları bu politikaların kanıtı olarak gösteren makale, AB’yi ikiyüzlülükle suçlamaktadır: "Sorunları AB'nin dış sınırlarının ötesine taşımak ve bencilce bir arzuyla hazırlanmış bir mülteci politikasının özlü bir örneği olarak anlaşmayı reddetmek için ikna edici nedenler var... Bu nedenle, Yunanistan'ın koşullarına yönelik eşzamanlı eleştiri son derece ikiyüzlüdür. İçler acısı koşullar, gelenlerin cesaretini kırmak için kasıtlı olarak geliştirilmektedir."

Sol Parti'nin haber sayfası da benzer gerekçelerle anlaşmayı reddederek bu hissiyatı yinelemiştir. "Avrupa Dışsallaştırma Politikasının Sıkılaştırılmasına Hayır - İnsancıl Bir İltica ve Göç Politikası İçin" başlıklı makalede, mülteci meselesine temel çözüm olarak toplumsal değişimler ve kamu hizmetlerine yatırım yapılması savunulmaktadır. Yazı, uluslararası koruma haklarının tehlikede olduğu Libya gibi ülkelere sınır dışı edilmeye karşı çıkmakta ve mültecilerin barındırılması konusunda yerel makamlara daha fazla destek verilmesi çağrısında bulunmaktadır. Sol perspektif, göç politikasında insani ve dayanışma temelli bir yaklaşıma duyulan ihtiyacın altını çizerek, dışsallaştırma tedbirlerinden insan haklarına ve koruma arayanların onuruna öncelik veren politikalara geçişi savunmaktadır. "AB'nin dış sınırlarının askerileştirilmesi, özellikle 2015'teki sözde mülteci krizinden bu yana yoğunlaşmıştır. UNI-TED ağı, 1993 ile Haziran 2021 arasında AB sınır rejimi nedeniyle 44.764'ten fazla insanın hayatını kaybettiğini bildirmektedir." Makalede AB-Türkiye mutabakatı benzeri "başka hain anlaşmalara" ilişkin endişeler de dile getirilmektedir.

Sonuç olarak, Alman medyasının AB-Türkiye anlaşmasına ilişkin yayınları siyasi önyargılardan büyük ölçüde etkilenmektedir. Sağcı medya AB'deki mülteci sayısındaki artışa atıfta bulunarak anlaşmayı bir başarısızlık olarak nitelendirirken, ılımlı yayın organları tarafsız görüşler sunmakta ancak anlaşmanın doğasında var olan karmaşıklıkların altını çizmektedir. Merkez medya, göç krizini ele almak için insani ihtiyaçlarla yasal sorumlulukları dengeleyen birleşik ve kapsamlı bir stratejiye duyulan ihtiyacı vurgulamaktadır. Buna karşılık sol medya, AB'nin dışsallaştırma uygulamalarına ve Türkiye ile işbirliğine işaret ederek, toplumsal değişim, kamu hizmeti yatırımları ve tüm AB üye ülkelerinde uluslararası korumanın güvence altına alınması çağrısında bulunarak anlaşmayı eleştirmektedir. Bu bakış açısı yelpazesi, AB-Türkiye anlaşmasının karmaşıklığını ve tartışmalı doğasını ortaya koymakta ve Avrupa göç politikasının geleceği üzerine incelikli diyalog ve düşünme gerekliliğinin altını çizmektedir.

 

Kaynaklar

COMPACT: https://www.compact-online.de/erdogan-wir-haben-die-tore-geoeffnet-kommt-jetzt-ein-zweites-2015/

Die Linke: https://www.die-linke.de/partei/parteidemokratie/parteivorstand/parteivorstand-2022-2024/detail-beschluesse-pv/nein-zur-verschaerfung-der-europaeischen-abschottungspolitik-fuer-eine-menschliche-asyl-und-migrationspolitik/ 

Junge Freiheit: https://jungefreiheit.de/politik/deutschland/2023/merkels-tuerkei-abkommen/

Nd (Neues Deutschland) – Journalismus von  links: https://www.nd-aktuell.de/artikel/1114766.eu-tuerkei-abkommen-ganz-nach-plan.html?sstr=EU-T%C3%BCrkei|Abkommen|Fl%C3%BCchtlinge

Zdf heute: https://www.zdf.de/nachrichten/politik/ausland/fluechtlinge-syrer-tuerkei-zwangsabschiebung-100.html

Zeit online: https://www.zeit.de/politik/ausland/2022-10/migranten-griechenland-frontex-nackt 

 

*Cheyenne Toss, Almanya'da bulunan Mainz Uygulamalı Bilimler Katolik Üniversitesi'nde Sosyal Bilimler: Göç ve Entegrasyon alanında uzmanlaşmaktadır. Şu anda İstanbul Özyeğin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde Erasmus öğrencisi olan ve Erasmus programının bir parçası olarak GAR'da staj yapan Toss'un temel motivasyonu, yeni bilgiler, farklı çalışma yöntemleri ve hepsinden önemlisi, karmaşık göç konusuna farklı bir bakış açısı kazanmaktır.

**GAR Blog'ta yayınlanan yazılarda görüşler bütünüyle yazarlara aittir, Göç Araştırmaları Derneği'nin görüşlerini yansıtmaz. 

***Kapak görseliniin kaynağı: https://www.shutterstock.com/

 

Kaynak gösterme: Toss, Cheyenne. The EU-Turkey Deal: A Sampling of Diverse Perspectives in the German Media. GAR Blog. 18 March 2024.