Ayşem Biriz Karaçay* 

22 Mart 2024 

Arap Baharı ve ardından patlak veren Suriye Krizi, Avrupa'ya yönelik en ölümcül göç rotalarını tetikledi. 2014 yılında, İtalya'ya gitmek üzere Libya, Tunus veya Mısır'dan kalkan teknelerin ölümle raks eden yolculukları, tehlikeli Orta Akdeniz Rotası’nı belirledi. Bu riskli rota, 2014 yılında Avrupa’ya gerçekleşen düzensiz göç örüntülerinin en önemli parçasıydı ve yolculuklar boyunca dünyanın gözleri önünde büyük trajedilere tanık olundu. Ancak, 2015 yılında, Türkiye'den Yunanistan'a daha kısa ve görece daha güvenli bir rotaya doğru kayma oldu; bu da Doğu Akdeniz Rotası olarak bilinir. Bu rota, özellikle Suriye'deki iç savaştan kaçan Suriyeliler olmak üzere birçok göçmen ve sığınmacının Avrupa'nın dış sınırlarına ulaşmasını sağladı. 2015 yılına gelindiğinde, Akdeniz bölgesinde, düzensiz göç akışlarında ve buna bağlı olarak gelişen insan kaçakçılığı hizmetlerinde hiç görülmemiş bir artış yaşandı. Bir milyondan fazla göçmen ve sığınmacı, 2015 yılında Avrupa'ya geldi, bunların yüzde 80'inden fazlası Türkiye'den Yunan adalarına Ege Denizi'ni geçerek ulaştı (UNHCR, 2015). Bu yolculuklar her seferinde kendi trajedisini de doğuruyordu. Zira, 2015 yılında, yaklaşık 3,770 kişinin hayatını kaybettiği veya kayıp olduğu tahmin edilmekteydi (UNHCR, 2015).

En temel anlamda "dışsallaştırma" terimi, sınırların ve göç kontrollerinin, Küresel Kuzey’deki ‘göçmen kabul eden ülkelerin’ dışına, Küresel Güney'deki komşu ülkelere veya gönderici devletlere uzatılması olarak ifade edilebilir (Stock v.d., 2019). Bu, sınırların denetiminden, kurtarma operasyonlarına kadar geniş bir uygulama yelpazesini içerirken, göçü durdurmaya yönelik önlemleri de kapsar. Sınırların dışsallaştırılması, Türkiye gibi AB'nin doğrudan komşuları için yeni mekânsal boyutlar getirir ve onları göç politikalarını yeniden formüle etmeye sevk eder.

AB'nin sınırların korunması konusundaki Türkiye'ye olan bağımlılığı, 2015 "mülteci krizi" sırasında açıkça ortaya çıkmıştı ve bu dönemde bir kez daha dışsallaştırma politikaları devreye girdi (Slominski & Trauner, 2018). Göç yönetiminin Türkiye'ye dışsallaştırılması sürecinde AB üç temel politika aracı kullanmıştır: 2013 Geri Kabul Anlaşması, 2015 Ortak Eylem Planı ve 18 Mart 2016 AB-Türkiye Mutabakatı. Bunların hepsi, göç yönetimi ve dış sınır kontrolü sorumluluklarının Türkiye'ye devredilmesinde kilit bir rol oynamaktadır. Bu politik araçlarla amaçlanan, Doğu Akdeniz Rotası boyunca düzensiz sınır geçişlerini hafifletmek, düzensiz göçü engelleyerek, onları çevre ülkelerde tutmak olarak özetlenebilir. Mart 2024’te yayınlanan makalemde (Karaçay, 2024) konuya tam da bu rota ve rotadaki değişiklikler üzerinden bakmaya çalıştım. AB’nin büyük bir heyecanla devreye soktuğu AB-Türkiye mutabakatı gerçekten de Doğu Akdeniz rotasındaki tehlikeli yolculukları sonlandırdı mı? Birlikte inceleyelim.

2015 yılına damgasını vuran “mülteci krizi” ile birlikte, Avrupa Komisyonu, düzensiz göçle mücadele etmeyi hedefleyen politikaları önceliklendirdi. Ege Denizi'nde kurulan sıcak noktalar (hotspots) bu sürecin en iyi örneklerindendi. Frontex ve NATO'nun Türk ve Yunan Sahil Güvenlikleri ile iş birliği içinde artırılan operasyonları, Türkiye ve AB arasında müzakereler ve ortak anlaşmaları yönlendirdi. Ekim 2015'te imzalanan Ortak Eylem Planı, düzensiz göçü önlemeyi ve Türkiye üzerinden Avrupa'ya insan hareketlerini sınırlamak için çabaları yoğunlaştırmayı amaçlıyordu, bu da 18 Mart 2016'da AB-Türkiye Anlaşması'na yol açtı (Danış, 2021).

Bu anlaşma kapsamında, Türkiye, 20 Mart 2016'dan sonra Yunan adalarından Türkiye'ye varan düzensiz göçmenlerin geri gönderilmesine izin verilmesi nedeniyle "güvenli bir ülke" olarak sınıflandırıldı. Karşılığında AB, Türkiye'den Yunanistan'a geri gönderilen her Suriyeli mülteci için bir Suriyeli mülteciyi AB'ye yerleştirmeyi taahhüt etti (1:1 Planı). Ek olarak, anlaşma, Türkiye'ye yardım etmek için 6 milyar avroluk bir yardım paketi; Türk vatandaşlarına hızlandırılmış vizesiz seyahat ve Ankara'nın AB'ye katılımıyla ilgili görüşmeler de içeriyordu. Bu anlaşma, AB üye devletleri ile Avrupa'nın çevresindeki devletler arasındaki asimetrik güç ilişkilerini su yüzüne çıkardı (Danış, 2021). Ayrıca, Anlaşma, AB'nin dışsallaştırma politikalarını kristalleştirirken, göçmenlerin ve mültecilerin hem ulusal hem de uluslararası düzeyde siyasi amaçlar için nasıl araçsallaştırıldığını gösterdi. Sonuç olarak, transit ülkelerde sınır politikalarına ve göçün güvenlikleştirilmesine artan odaklanma, uluslararası mülteci rejimini son birkaç on yılda “giriş olmayan bir rejim” haline dönüştürdü (Hathaway & Gammeltoft-Hansen, 2015).

Anlaşmanın Mart 2016'da uygulanmasından sonra, Doğu Ege Denizi'ndeki Yunan adalarına yapılan varışlarda belirgin bir düşüş gözlendi. 2016 yılında, toplamda 182.227 göçmen bu rotada tespit edildi, çoğunluğu yılın ilk üç ayında varış yaptı (Frontex, 2017). Bununla birlikte, 2017 yılında, Türkiye'den Bulgaristan ve Romanya'ya Karadeniz üzerinden düzensiz varışlarla ilgili raporlar yayınlandı ve bu tehlikeli kaçakçılık rotasının yeniden ortaya çıktığına dair ipuçları sundu. Ek olarak, Türkiye'den Kıbrıs'a ve İtalya'ya artan varışlar gözlendi. Bir sonraki yıl, Doğu Akdeniz rotası 56.561 yasa dışı sınır geçişini kaydetti, bu da önceki yıla göre %34'lük bir artışı temsil ediyordu, bunun başlıca nedeni Türkiye'den Yunanistan'a kara sınırlarından yapılan geçişlerdeki artıştı (Frontex, 2020). Suriyeliler, en çok tespit edilen grup oldu, onları Afganlar ve Iraklılar izledi. 2019'a gelindiğinde, Doğu Akdeniz rotası, Avrupa'ya giden en çok kullanılan yol olmaya devam etti ve tespit edilen yasa dışı sınır geçişleri 83.333'e ulaştı, ki bu 2016'dan bu yana en yüksek seviyeydi. Afganlar, tespit edilen en büyük grup oldu ve sayıları %167 arttı (Frontex, 2020).

COVID-19 pandemisinin etkisi ve Yunanistan ve Türkiye'deki ilgili kısıtlamalar nedeniyle, 2020'de tespit edilen sayılar önemli ölçüde düştü (20.283), ancak bu rotadan gelen varışlar sabit kaldı (20.567). 2022'de, Doğu Akdeniz rotasında yasa dışı sınır geçişlerinde büyük bir artış yaşandı ve tespit edilenlerin sayısı 43.906'ya ulaştı. Bu, 2021'den %113'lük bir artışı temsil ediyordu. Yunanistan ve Kıbrıs, önceki yıla göre sırasıyla %89 ve %123 artışla artan göç baskısıyla karşı karşıya kaldı. Ayrıca, Türkiye'den İtalya'ya kaçakçılık faaliyetlerinde belirgin bir artış gözlendi ve varışlar %22 arttı. Suriyeliler, Afganlar ve Nijeryalılar en çok bildirilen milliyetler arasındaydı. 2023 yılında AB'nin dış sınırlarında tespit edilen yasa dışı sınır geçişlerinin toplamı, Frontex'in ön hesaplamalarına göre yaklaşık 380.000'e ulaştı. Bu, 2016'dan bu yana en yüksek seviyeyi temsil ediyor ve 2022'deki rakamlara göre %17'lik bir artışa işaret ediyor, son üç yıl boyunca sürekli artan bir eğilimi gösteriyordu.

Doğu Akdeniz rotası pandemi sonrası yükseliş eğilimini sürdürdü. Bu rotada Suriyeliler, Filistinliler ve Afganlar en çok bildirilen milliyetlerdi. Avrupa Konseyi, Doğu Akdeniz rotasında büyük sayıda düzensiz varışla karşı karşıya kalan üye ülkelerin üzerindeki baskıyı hafifletmek için daha geniş bir yaklaşımın bir parçası olarak Komisyon'a Doğu Akdeniz rotası için bir Eylem Planı sunma çağrısında bulundu (European Commission, 2023). Sonuç olarak, Türkiye, Batı Balkanlar ve Doğu Akdeniz rotası üzerinden AB'ye düzensiz varışlar için önemli bir transit ülke konumunu korumaya devam etti.

Dışsallaştırılmış göç politikaları ve artan sınır kontrolleri, daha tehlikeli rotalara ve daha tehlikeli yolculuklara neden oluyor. Sınırları daha sıkı kontrol etme, sığınmacı ve göçmenleri üçüncü ülkelerde tutma veya tüm geri göndermelere rağmen, düzensiz göç hareketleri ve kaçakçılık hizmetleri devam ediyor. Sonuç olarak, yeni rotalar ve yeni eğilimler AB sınırları boyunca göç dinamiklerinin karmaşık ve evrilen doğasını bir kere daha gösteriyor. Zira, Kuzey Afrika, Orta Doğu ve diğer bölgelerdeki siyasi istikrarsızlık ve çatışmalar, özellikle Doğu Akdeniz rotasında yeniden bir canlanmaya neden olmuş, bu güzergahta görülen artış gözlerden kaçmamıştı. Dolayısıyla AB’nin dışsallaştırma politikalarının önemli bir yansıması olan AB-Türkiye Mutabakatı sekizinci yılında, düzensiz göçü önlemeye yönelik hedeflerine ulaşamadan teğet geçti. Bu bulgular Ruben Andersson’un (2014) araştırmasında dile getirdiği Avrupa'nın sınırlarında, Avrupa müteahhitlerini, üye devletlerin güvenlik güçlerini ve çeşitli güvenlik dışı aktörleri içeren sınır kontrol endüstrisinin yeniden tartışmaya açma gerekliğini de doğurdu (2014). Özetle yeni araştırmaların odağında sadece sınırlar ya da politikalar değil bu politikaları besleyen endüstriler de olmalı.

Kaynaklar

Andersson R. (2014). Illegality, inc.: Clandestine migration and the business of bordering Europe. Berkeley: University of California Press.

Danış, D. (2021). The fifth year of the EU-Turkey statement, Istanbul: GAR.

European Commission (2023). Commission presents EU Action Plan for the Eastern Mediterranean route, https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/ip_23_4994

Frontex (2017) Annual risk analysis 2016, https://www.frontex.europa.eu/

Frontex (2020) Annual risk analysis 2019, https://www.frontex.europa.eu/

Hathaway, J. C. & T. Gammeltoft-Hansen. (2015). Non-refoulement in a world of cooperative deterrence. Columbia Journal of Transnational Law, 53(2), 235–84.

Karaçay, A. B. (2024) The EU-Türkiye Deal and the Eastern Mediterranean Route: A Success or A Failure, ISPEÇ, 8(1), 173-182. https://doi.org/10.5281/zenodo.10806362%20

Slominski, P. & F. Trauner, (2018). How do member states return unwanted migrants? The Strategic use of during the Migration Crisis, Journal of Common Market Studies, 56(1), 101-118.

Stock, I., Üstübici, A. & Schultz, S.U., (2019). Externalization at work: responses to migration policies from the Global South. CMS, 7, 48. https://doi.org/10.1186/s40878-019-0157-z

UNHCR, (2015). Over one million sea arrivals reach Europe in 2015, https://www.unhcr.org/news/stories/over-one-million-sea-arrivals-reach-europe-2015

UNODC, 2022 Smuggling of Migrants: A Global Review,https://www.unodc.org/documents/human-trafficking/Migrant-Smuggling/Smuggling_of_Migrants_A_Global_Review.pdf

 

*Ayşem Biriz Karaçay

Göç Araştırmaları Derneği üyesi olan Ayşem Biriz Karaçay, lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlamıştır. Yüksek lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler (MA) programında tamamlayan Karaçay doktora derecesini Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler programında tamamlamıştır. Koç Üniversitesi Göç Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde (MiReKoc) çalıştıktan sonra, araştırmalarına İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde doktor öğretim üyesi olarak devam etmektedir.

**GAR Blog'ta yayınlanan yazılarda görüşler bütünüyle yazarlara aittir, Göç Araştırmaları Derneği'nin görüşlerini yansıtmaz.

 

Kaynak gösterme: Karaçay, A.B. Sekizinci Yılında AB-Türkiye Mutabakatı: Tehlikeli Yolculuklar Bitiyor mu Başlıyor mu? GAR Blog. 22 Mart 2024.